İngilizce çeviri teknikleri ve örnekleri | Devasa İngilizce çeviri rehberi
Yazının başlığından da anlaşılacağı gibi İngilizce çeviri teknikleri, İngilizce çeviri örnekleri ile ilgili devasa bir rehber niteliğinde yazıyı uzun uğraşlar ve büyük bir emek vererek sizler için hazırladım. Bu yazıyı detaylı bir şekilde okuduğunuzda ve üzerinde çalıştığınızda, çeviri teknikleri nelerdir, İngilizceden Türkçeye çeviri nasıl yapılır? Türkçeden İngilizceye çeviri teknikleri nelerdir? Türkçeden ingilizceye çeviri nasıl yapılır sorularının yanıtlarını bulacaksınız. Ayrıca, bu devasa İngilizce çeviri klavuzu, İngilizce Türkçe çeviri teknikleri çalısmaları sizler için çok yararlı ve faydalı olacağından eminim.
Birazda yazının içeriğinden bahsedelim. Hangi tür konular olacak ve yazının içeriği olan başlıkları liste olarak verip, İngilizce Türkçe çeviri ve İngilizce çeviri örnekleri çalışmalarımızı okumaya geçebiliriz. Son bir ek bilgi daha vereyim. İngilizce çeviri teknileri yazımın son kısmında konuyla ilgili kaynak tavsiyelerimi ve İngilizce çeviri programı tavsiyelerimi bulabilirsiniz. Çayınızı, kahvenizi yanınıza almayı unutmayın! Keyifli okumalar.
İçerik başlıkları:
- Gazetelerden haber başlıkları – İngilizce çeviri notları
- Naomi Watts Live Schreiber’den ayrıldı – İngilizce ayrılık ve boşanma çeviri notları
- Kristen Stewart saçını beyaz-sarıya boyadı – İngilizce moda ve güzellik çeviri notları
- Bibury is a charming, typical, Cotswold village – İngilizce gezi ve seyahat çeviri notları
- Emma Willis üçüncü çocuğa hamile – İngilizce Anne ve çocuk çeviri notları
- Salsify – Teke sakalı – İngilizce yeme içme çeviri notları
- Rachel Riley – Hafta sonlarım – İngilizce magazin çeviri notları
- Kutup ayıları ve iklim değişikliği – İngilizce çevre ve bilim çeviri notları
- İlişkide yapmanız gereken 12 şey – İngilizce çeviri notları
- Aşk nedir – İngilizce aşk çeviri notları
- Suyun Sağlığa Faydaları – İngilizce sağlık çeviri notları
- İngiliz astronot Team Peake – İngilizce uzay çeviri notları
- Öldürülen milletvekili Jo Cox – İngilizce cinayet ve siayaset çeviri notları
- Boks efsanesi Muhammed Ali – İngilizce spor çeviri notları
İngilizce haber çeviri notları ve teknikleri
BRIDGE COLLAPSE TRIGGERS EVACUATION OF HOMES
Köprü Çöküşü evlerin boşaltılmasına neden oldu.
Troops helped evacuate residents amid fears of flooding and a gas explosion after part of a town’s ancient bridge collapsed.
troops = Askerler, Askeri kuvvetler
to evacuate = tahliye etmek, boşaltmak
evacuation = tahliye
residents = ikamet edenler,vatandaşlar
amid fears of flooding and gas explosion = sel ve gaz patlaması korkusuyla / endişesiyle
part of a town’s ancient bridge = Kasabanın eski köprüsü’nün bir bölümü
ancient = antic, çok eski, çok eski bir zamandan kalma
Sky News : http://news.sky.com
SINGER DAVID BOWIE, ONE OF THE MOST INFLUENTIAL MUSICIANS OF HIS ERA, HAS DIED OF CANCER AT THE AGE OF 69.
Kendi döneminin en etkili müzisyenlerinden biri olan şarkıcı David Bowie, 69 yaşında kanserden vefat etti.
A statement was issued on his social media accounts, saying he “died peacefully, surrounded by his family” after an “18-month battle with cancer”.
Sosyal medya hesapları üzerinden, 18 ay kanserle mücadele ettikten sonra, ailesinin yanında, huzur içinde öldü diyerek bir bildiri yayınlandı.
BBC : http://www.bbc.co.uk
ITALIAN POLICE VOW TO FIND AMERICAN’S KILLER
İtalyan Polisi Amerika’lı kadının katilini bulmaya söz Verdi.
Police in Italy have vowed to find the killer of an American woman found dead in her apartment.
İtalya’da Polis, dairesinde ölü bulunan Amerika’lı kadının katilini bulmak için söz verdi.
A murder investigation has been launched after Ashley Olsen, a 35-year-old originally from Florida, was discovered on Saturday with bruises and scratches on her neck.
Aslen Florida’lı olan 35 yaşındaki Ashley Olsen, boynunda ki morluklar ve çizikler ile Cumartesi günü bulunduktan sonra, bir cinayet soruşturması başlatıldı.
to vow = ant içmek, söz vermek, yemin etmek
bruises = vücutta olan morluklar, yara, bere
Sky News : http://news.sky.com
RENOWNED TURKISH BUSINESSMAN AND CHAIRMAN OF TURKEY’S LARGEST CONGLOMERATE KOÇ HOLDING, MUSTAFA KOÇ, PASSED AWAY ON THURSDAY AFTER SUFFERING A HEART ATTACK IN ISTANBUL.
Ünlü Türk işadamı ve Türkiye’nin en büyük holdinglerinden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, İstanbul’da kalp krizi geçirdikten sonra Perşembe günü hayatını kaybetti.
heart attack = kalp krizi
cardiac arrest = kalp durmasi
Daily Sabah : http://dailysabah.com
A BIRD SURVEY INVOLVING NEARLY 7,000 PEOPLE IN LINCOLNSHIRE HAS REVEALED A SHARP DECLINE IN THE HOUSE SPARROW POPULATION.
Lincolnshire’de yaklaşık 7.000 kişinin katıldığı bir kuş araştırmasında, ev serçelerinin sayısında hızlı bir düşüş olduğu ortaya çıktı.
BBC News : http://bbc.co.uk/
TWO PEOPLE HAVE DIED FOLLOWING A HOUSE FIRE IN MERSEYSIDE.
Merseyside’da evde çıkan yangında iki kişi hayatını kaybetti.
A man and a woman, both aged in their 40s, were found unconscious and not breathing when firefighters arrived at the scene in Maghull late on Saturday evening.
İtfaiyeciler, Cumartesi akşamı geç saatlerde Maghull’de olay yerine geldiklerinde, her ikisi de kırk yaşlarında olan bir kadın ve bir erkek, baygın ve nefesi kesilmiş halde bulundu.
They were taken to University Hospital Aintree, but both were pronounced dead.
Üniversite hastanesine götürüldüler, ancak her ikisinin de ölmüş olduğu söylendi.
BBC News : http://bbc.co.uk/
TIM PEAKE SET FOR HISTORIC SPACEWALK.
Tim Peake tarihi uzay yürüyüşü için hazır.
“I think a spacewalk is absolutely the pinnacle of an astronaut’s career,” Tim Peake told BBC this week.
Tim Peake bu hafta BBC’ye “uzay yürüyüşü, kesinlikle bir astronotun kariyerinin doruk noktası olduğunu düşünüyorum” dedi.
TIM PEAKE SPACEWALK ENDS EARLY.
Tim Peake’in uzay yürüyüşü erken bitti.
Nasa has ended the spacewalk involving UK astronaut Tim Peake after his US colleague reported water in his helmet.
Nasa, İngiltere’li astronot Tim Peak’in de dahil olduğu uzay yürüyüşünü, ABD’li meslektaşının kaskında su olduğunu bildirmesinin ardından sonlandırdı.
BBC News : http://.bbc.co.uk/
ALAN RICKMAN, HARRY POTTER AND DIE HARD ACTOR, DIES AGED 69.
Die Hard and Harry Potter oyuncusu Alan Rickman, 69 yaşinda hayatatını kaybetti.
Actor Alan Rickman, known for films including Harry Potter, Die Hard and Robin Hood: Prince of Thieves, has died at the age of 69.
Harry Potter da dahil olmak üzere, Die Hard ve Robin hood: Prince of Thieves filmleriyle tanınan aktör Alan Rickman, 69 yaşımda hayatını kaybetti.
BBC News : http://bbc.co.uk/
WILD WEATHER CAUSES FLIGHT AND TRAIN DELAYS.
Fırtınalı hava uçak ve tren seferlerinin gecikmesine sebeb oldu.
Powerful winds and heavy rain are expected to continue across Scotland and England’s North.
Şiddetli rüzgarlar ve yoğun yağmurların İngiltere’nin ve İskoçya’nın kuzeyinde devam etmesi bekleniyor.
Sky News : http://news.sky.com
CELINE DION’S HUSBAND AND FORMER MANAGER RENE ANGELI DIES.
Celine Dion’ın kocasi ve eski müdürü Rene Angeli hayatını kaybetti.
Celine Dion’s brother Daniel dies two days after her husband.
Celine Dion’ın ağabeyi Daniel, kocasının ölümünden iki gün sonra vefat etti.
BBC : http://www.bbc.co.uk
PROTON BEAM THERAPY FOR CANCER CAUSES FEWER SIDE EFFECTS THAN CONVENTIONAL RADIOTHERAPHY, RESEARCH SUGGESTS.
Yapılan araştırmalar, kanser için proton ışın tedavisinin, alışilmiş radyoterapiye göre daha az yan etkilere neden olduğunu göstermektedir.
BBC : http://www.bbc.co.uk
A 15-YEAR-OLD GIRL HAS DIED DESPITE BEING RESCUED AFTER SHE WAS SWEPT INTO THE SEA IN NORTH TYNESIDE.
Kuzey Tyneside’da denize sürüklenen 15 yaşındaki bir kız, kurtarılmasına rahmen hayata veda etti.
Caitlin died in hospital after suffering a cardiac arrest. Her mother, Sabrina Cook, said she had lost her “everything”.
Caitlin kalbi durduktan sonra hastanede hayatını kaybetti. Annesi Sabina Cook, “herşeyini kaybettiğini söyledi“
Mrs Cook has warned young people “not to take water for granted, because it is dangerous”.
Bayan Cook gençlere “suyun tehlikeli olduğunu ve hafife alınmaması gerektiği konusunda “ uyarıda bulundu.
to take for granted = değerini hafife almak, çantada keklik saymak
BBC : http://www.bbc.co.uk
İngilizce ayrılık ve boşanma çeviri notları
NAOMI WATTS AND LIEV SCHREIBER ANNOUNCE SPLIT
Naomi Watts ve Live Schreiber ayrıldıklarını duyurdu
Naomi Watts and Liev Schriber have parted ways after 11 years together.
have parted ways after 11 years together = 11 yılık bir biliktelikten sonra yollarını ayırdı.
The actors, who have two children, announced their separation on Monday in a joint statement, according to Entertainment Tonight.
The actors, who have two children = iki çocuğu olan aktörler / oyncular announced their separation on Monday = Pazertesi günü ayrılmalarını duyurdular / açıkladılar
“Over the past few months we’ve come to the conclusion that the best way forward for us as a family is to separate as a couple,” read the statement.
Over the past few months = Son birkaç aydır
we’ve come to the conclusion = Sonuca varmak
the best way forward for us as a family = bir aile olarak bizim için ilerlemenin en iyi yolu
to separate as a couple = Bir çift olarak ayrılmak
“It is with great love, respect and friendship in our hearts that we look forward to raising our children together and exploring this new phase of our relationship.” = “Kalplerimizde büyük sevgi, saygı ve dostluk ile çocuklarımızı birlikte büyütmek ve ilişkimizin bu yeni aşamasını keşfetmek için sabırsızlanıyoruz / dört gözle bekliyoruz”
They added: “While we appreciate your curiosity and support, we ask the press to be mindful of our children and respect their right to privacy.”
While we appreciate your curiosity and support = Merakınızı ve desteğiniz için teşekkür ederken
we ask the press to be mindful of our children and respect their right to privacy = Basından çocuklarımıza dikkat etmesini ve mahremiyet haklarına saygılı olmalarını istiyoruz
Though the couple never married, they have been together since 2005. They are parents to sons Alexander, nine, and Samuel Kai, seven.
Though the couple never married, they have been together since 2005 = Çift hiç evlenmemiş olmasına rağmen 2005’ten beri birliktelerdi.
İngilizce moda ve güzellik çeviri notları
KRISTEN STEWART HAS REVEALED WHY SHE DYED HER HAIR PLATINUM BLONDE
Kristen Stewart saçını neden beyaz sarıya boyadığını açıkladı
Kristen Stewart has revealed what prompted her to dye her hair platinum blonde. The 26-year-old explained that because of her acting career she often has to stick to “neutral” looks to fit a wide range of roles, but a recent break meant that she was able to experiment with her hair.
has revealed = Açığa çıkardı, açıkladı
what prompted = neyin neden olduğu, neyin teşvik ettiği
to dye her hair = Saçını boyamak
because of her acting career = Oyunculuk kariyeri yüzünden
to fit a wide range of roles = Geniş bir rol yelpazesine sığdırmak, bir çok role uygun olmak
“I haven’t acted in a movie close to a year,” she said during an appearance on the Today show. “I’m constantly preserving my physicality and staying neutral to fit the roles and be ready to do anything. “I worked and worked and worked on a few movies – they’re all coming out now, which tends to happen – [and] I directed a short. I was like, ‘You know what, I can do whatever I want!”
I haven’t acted in a movie close to a year = Bir yıla yakın bir zamandır bir filmde rol almadım.
Appearance = görünüm
appearance and personality = Görünüm ve kişilik
appearance and personalization = Görünüm ve Kişiselleştirme
constantly preserving my physicality = Sürekli fizikselliği korumak / muhafaza etmek
staying neutral to fit the roles = Rollere uymak için denegede kalıyor olmak
be ready to do anything = Her şeyi yapmaya hazır olmak
I was like = Bu konuşma dilinde bir şey anlatırken çok sık kullanılian bir tabirdir.
Örnekler: I was like, “you know what, I can do whatever I want!” = kendime dedim ki, biliyor musun, istediğim her şeyi yaparım!
I was like, ” Yeah, I’ m here” = Dedim ki, ben buradayım
I was like, “How did I wear this hat” = bu şapkayı ne ara giydim? falan oldum!
‘You know what = Bu da I was like gibi, konuşma dilinde sık kullanılıyor. Biliyor musun? deyip ardından yapmak istedikleri şeyi söylerler. mesala: biliyormusun? “denemek istiyorum, ne kaybederim ki” gibisinden…
Having recently directed her first ever short film, the actress admitted that she is currently in a good place for her career. “I’ve never been happier,” she beamed. “I love acting. I don’t think there’s a huge distinction between the two, for me. I found my next level, I’m ready to go.”
Having recently directed her first ever short film = Kısa süre önce ilk kısa filmini yönetmiş olan
the actress admitted that she is currently in a good place for her career = Aktris şu an kariyeri için iyi bir yerde olduğunu itiraf etti. / Kabul etti
I’ve never been happier = Hiç bu kadar mutlu olmamıştım
I love acting = Oyunculuğu seviyorum
Hello: http://www.hellomagazine.com/
İngilizce gezi ve seyahat çeviri notları
BIBURY IS A CHARMING, TYPICALLY COTSWOLD, VILLAGE
Bibury is a charming, typically Cotswold, village just a short drive from “The Capital of the Cotswolds”, Cirencester. = Bibury, “Cotswolds Başkenti Cirencester’a kısa bir sürüş mesafesinde olan büyüleyici, kendine özgü bir Cotswold köyüdür”
Bibury was once described by William Morris (1834-96) as “the most beautiful village in England”. In fact, Fox News says that Bibury is one of the world’s most picturesque villages, and an article on the Huffington Post website (1st May 2014), titled “The Most Charming Towns In Europe You’ll Want To Visit ASAP”, mentioned Bibury.
Bibury was once described by William Morris (1834-96) as “the most beautiful village in England = Bibury, bir zamanlar William Morris (1834-96) tarafından “İngiltere’nin en güzel köyü” olarak tanımlanmıştır.
Fox News says that Bibury is one of the world’s most picturesque villages = Fox News, Bibury’nin dünyanın en resmedilmeye değer köylerinden biri olduğunu söyledi / söylüyor.
and an article on the Huffington Post website (1st May 2014), titled “The Most Charming Towns In Europe You’ll Want To Visit ASAP”, mentioned Bibury. = Huffington Post web sitesinde (1 Mayıs 2014) “Mümkün olan en kısa sürede ziyaret etmek isteyeceğiniz, Avrupa’da ki En büyüleyici Şehirler” başlıklı bir makale Bibury’den bahsetti.
And the cottages of Arlington Row are often referred to as the most photographed and beautiful cottages in the country. = Arlington’ın Sıralı evleri, ülkedeki en çok fotoğraflanmış ve güzel evler olarak adlandırılır.
Attractions and things to see in Bibury include Arlington Row, a row of weavers cottages built of local stone next to the River Coln, the Bibury Trout Farm and the Saxon Church. = Bibury’de görülmesi gereken yerler arasında Arlington row(sira evleri), Coln Nehri yanında yerel taştan yapılmış bir dizi dokumacı evler, Bibury Alabalık Çiftliği ve Sakson Kilisesi bulunmaktadır.
Bibury: http://www.bibury.com/
İngilizce Anne ve çocuk çeviri notları
EMMA WILLIS IS PREGNANT WITH BABY NUMBER 3
Emma Willis üçüncü çocuğa hamile
Big Brother presenter Emma Willis is expecting baby number 3 with pop star husband Matt = Big Brother sunucusu Emma Willis, pop star kocası Matt ile üçüncü bebeklerini bekliyor.
The couple confirmed the news to friends and family this week, and Emma has been on Twitter advising fans that she won’t be missing the upcoming series of Celebrity Big Brother.
The couple confirmed the news to friends and family this week = Çift bu hafta arkadaşlarına ve aileye ilgili haberi doğruladı.
Emma has been on Twitter advising fans that she won’t be missing the upcoming series of Celebrity Big Brother = Emma, Twitter üzerinden hayranlarına, yakında çıkacak olan Big Brother Celebrity serisini kaçırmayacağını belirtti.
Not: Celebrity Big Brother = Biz evleniyoruz vs tarzı program. Ancak bu ünlülerin katıldığı versiyonu.
After Dan Wootton from The Sun tweeted the star, she replied with a simple “Thanks Dan x” to confirm the news.
to confirm the news = haberi onaylamak
Thanks Dan x = Teşekkürler Dan = x için aşağıdaki notu okuyun lütfen.
Not : Mesajların sonuna koyulan “x” öpücük anlamına gelmekte.
The couple are already parents to daughter Isabelle and son Ace = Çiftin zaten Isabelle adinda bir kızi ve Ace adinda bir oğlu var.
motherandbaby: http://www.motherandbaby.co.uk
İngilizce yeme içme çeviri notları
SALSIFY
Teke sakalı bitkisi
A root vegetable belonging to the dandelion family, salsify is also known as the oyster plant because of its oystery taste when cooked. The root is similar in appearance to a long, thin parsnip, with creamy white flesh and a thick skin. In the same way as many root vegetables, salsify can be boiled, mashed or used in soups and stews.
A root vegetable belonging to the dandelion family = Karahindiba ailesine ait bir kök sebze
salsify is also known as the oyster plant = Teke sakalı ayrica istiridye olarak bilinir
because of its oystery taste when cooked = Pişirildiğinde / pişirildiği zaman istiridye tadında olmasından dolayı.
The root is similar in appearance to a long, thin parsnip, with creamy white flesh and a thick skin = Kök görünüşte, kremsi beyaz et ve kalın deri ile, uzun, ince yaban havucuna benzer.
In the same way as many root vegetables, salsify can be boiled, mashed or used in soups and stews.
= Aynı şekilde bir çok kök sebze gibi, teke sakalı haşlanabilir, püre yapılabilir ya da çorbalarda ve yemeklerde kullanılabilir.
Stews = Etli/sebzeli sulu yemek, güveç, türlü
AVAILABILITY
Bulunma durumu, mevcut olma, elde edilebilme
October to January = Ekim ayından Ocak ayına kadar.
CHOOSE THE BEST
En iyisini seçmek
Choose salsify that is firm and smooth, preferably with the green tops still on = Tercihen hala yeşil tepeleri mevcut, sağlam ve pürüzsüz olan teke sakalını seçiniz.
PREPARE IT
Hazırlamak
Scrub the root under cold running water, peel with a sharp knife and place in water with a little lemon juice
Scrub the root under cold running water = Akan soğuk su altında teke sakalı köklerini ovalayın .
peel with a sharp knife and place in water with a little lemon juice = Keskin bir bıçakla soyun ve birazcık limon suyuyla birlikte suyun içine yerleşitirin / koyun.
STORE IT
Saklamak / depolamak
Refrigerate in an airtight container and use within one week = Buzdolabında hava geçirmez bir kapta saklayın ve bir hafta içinde kullanın / tüketin.
COOK IT
Pişirmek
Peel the root, then cut into short lengths and simmer for half an hour until soft. Drain, then sauté in a little butter = Kökleri soyun, sonra kısa parçalar halinde kesin ve yumuşayana kadar yarım saat pişirin / kaynatın. Suyunu süzün, sonra biraz tereyağı ile soteleyin.
İngilizce magazin çeviri notları
RACHEL RILEY: MY WEEKENDS
Rachel Riley: Hafta sonlarım
TV presenter Rachel studied mathematics at the University of Oxford and became Carol Vorderman’s Countdown replacement in 2009.
TV presenter Rachel studied mathematics at the University of Oxford = TV sunucusu Rachel Oxford Üniversitesi’nde matematik okudu
Countdown = “Bir kelime bir işlem” yarışması
became Carol Vorderman’s Countdown replacement in 2009 = 2009 yılında “Bir kelime bir işlem” yarışması sunucusu Carol Vorderman’ın yerine geçti.
She’s been a part of the 8 Out Of 10 Cats Does Countdown team since 2012 and hosted recent ITV series It’s Not Rocket Science. In 2013, Rachel competed in Strictly Come Dancing, paired with Russian dancer Pasha Kovalev, who she’s now dating.
She’s been a part of the 8 Out Of 10 Cats Does Countdown team since 2012 = 2012 yılından beri “Out Of 10 Cats Does Countdown” adındaki TV yarışması ekibinin bir parçası oldu.
hosted recent ITV series It’s Not Rocket Science = en son ITV’de yayınlanan “İt’s Not Rocket Science” adındaki televizyon dizisinin sunuculuğunu yaptı
Rachel, 30, is also a keen advocate of STEM subjects (science, technology, engineering and mathematics). She lives in west London.“I love going out for dinner on Friday nights.
Rachel, 30, is also a keen advocate of STEM subjects (science, technology, engineering and mathematics) = 30 yasinda olan Rachel, aynı zamanda STEM konularinin kuvvetli bir savunucusu.
STEM = (science, technology, engineering and mathematics) = bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) gibi alanların baş harflerinden oluşuyor
She lives in west London = batı Londra’da yasiyor.
“I love going out for dinner on Friday nights” = Cuma akşamları dışarda yemek yemeği seviyorum.
I’m gluten-intolerant but there are lots of fantastic vegan restaurants where I live, so Pasha and I will go for a bite to eat and then head home. We’re night owls so usually watch a box-set until 3am – we’re enjoying The Good Wife at the moment.
I’m gluten-intolerant = glutene karşı duyarlılığım var
but there are lots of fantastic vegan restaurants where I live = ancak, yaşadığım yerde bir sürü şahane vegan restoran var
so Pasha and I will go for a bite to eat and then head home = bu yüzden, Pasha ve ben bişeyler atıştırmaya ve sonra da eve gideceğiz
get a bite to eat = birşeyler atıştırmak
We’re night owls = biz gece kuşuyuz / “genelde geceleri bişeyler yapmayı seviyoruz” anlamında.
owls = baykuş
usually watch a box-set until 3am = gece saat 3’e kadar genelde film izliyoruz
box-set = Kutu içinde bir arada satılan dvd film anlamında. Hepinizin de bildiği gibi günümüzde daha çok satın alma yerine online ödeme yaparak doğrudan izliyoruz.
“Sleep is my favourite thing, so I tend to have a lie-in on Saturday morning”
Sleep is my favourite thing = Uyku, benim en sevdiğim şey
So I tend to have a lie-in on Saturday morning = bu yüzden, Cumartesi sabahı geç saatlere kadar yatakta kalma eğiliminde oluyorum
to have a lie-in = geç saatlere kadar yatakta oyalanmak / yatakta kalmak / yataktan çıkmamak / yatak banyosu yapmak
For breakfast, I’ll eat some berries and afterwards I’ll go for a bike ride, often to Richmond Park if the weather is nice. I enjoy cycling around London, too. much more by bike than in a car.
For breakfast = Kahvaltida
go for a bike ride = bisiklet sürmeye gitmek
You see so much more by bike than in a car = arabadan kat kat fazla bisikletle giden görüyorsunuz.
“On Saturday night, I like to catch up with my girlfriends. I’m seeing a lot of them at the moment as it’s wedding season – I’m bridesmaid three times this summer!”
“Sundays are the only day Pasha and I have off together. We might take a walk in Hyde Park and then come home to make something like a one-pot fish stew, as we both enjoy cooking. I’m massively into football so if Manchester United’s playing I’ll watch the game on TV.
to catch up with = arayı kapatmak, yakalamak / buluşmak
wedding season = düğün sezonu / mevsimi
bridesmaid = düğünde geline eşlik eden kız / gelin’in sağdıcı
Ek bilgiler:
best man = düğünde damada eşlik eden erkek / damat’ın sağdıcı
flower girl = nikâhta çiçek taşıyan kız / çiçekçi kız
bride = gelin, groom = damat, newly married man = yeni evli adam, newlywed couple = yeni evlenen çift
hen party = düğünden önce kadınların kendi aralarında yaptığı eğlence, bekarlığa veda partisi / gelin adayı ve kız arkadaşlarının bir yerlere gidip eğlendiği parti
stag night = düğünden önce erkelerin kendi aralarında yaptığı eğlence, bekarlığa veda partisi / damat adayı ve erkek arkadaşlarının bir yerlere gidip eğlendiği parti
Aklıma gelenler bunlar şu an için! Yoksa sayfalarca uzar gider 🙂
“On Sunday evening, we’ll eat leftovers and have a nice bottle of wine. I also sort out the clothes I’ll need for filming Countdown the following week”
we’ll eat leftovers = önceden kalanları (yemekleri) yiyeceğiz.
sort out = halletmek / çözümlemek
I also sort out the clothes I’ll need for filming Countdown the following week.
Aynı zamanda, önümüzdeki hafta “Countdown” çekimleri için ihtiyacım olan elbiseleri halledeceğim / ayarlıyacağım
By Rebecca Fletcher
express: http://www.express.co.uk/
İngilizce çevre ve bilim çeviri notları
4 WAYS POLAR BEARS ARE DEALING WITH CLIMATE CHANGE
Kutup ayıları dört farklı yöntemle İklim değişikliğiyle mücadele ediyor.
A few of these opportunistic predators have found new sources of food as their regular sources diminish—but is it enough to save them?
A few of these opportunistic predators = Bu fırsatçı avcılardan birkaçı
opportunistic predators = fırsatçı yırtıcılar / fırsatçı avcılar
have found new sources of food = yeni yiyecek kaynakları buldu
as their regular sources diminish = düzenli kaynakları azaldıkça
It’s a tough time to be a polar bear.
It’s a tough time to be a polar bear = Kutup ayıları için zor bir dönem / Kutup ayısı olmak için zor bir dönem.
The Arctic predators—which depend on constantly diminishing amounts of sea ice to catch marine mammals such as seals—are declining in number, and fast.
The Arctic predators = Kuzey Kutup Bölgesi yırtıcıları / avcıları
depend on constantly diminishing amounts of sea ice = ihtiyaç duydukları / bel bağladıkları deniz buz miktarının sürekli azalıyor olması
to catch marine mammals such as seals = fok balığı gibi deniz memelileri yakalamak /avlamak için
declining in number, and fast = hızlı bir şekilde sayısı azalıyor
There are fewer than 25,000 polar bears left in the wild, according to the nonprofit organization Polar Bears International. Near the southern Beaufort Sea (map), for instance, the population has dropped about 40 percent between 2001 to 2010, from 1,500 to 900 bears.
There are fewer than 25,000 polar bears left in the wild = doğada 25 binden daha az kutup ayısı kaldı
the nonprofit organization = Kâr amacı gütmeyen organizasyon / kuruluş
for instance = for example = örneğin / örnek vermek gerekirse
dropped about 40 percent = yaklaşık yüzde 40 düştü
And as their habitat shrinks, they’ve have been acting strangely. On Wednesday, five bears surrounded a team of scientists at a weather station in Russia, trapping the people inside.
as their habitat shrinks = doğal yaşam alanları küçüldükçe
they’ve have been acting strangely = tuhaf davranışlar sergilemeye başladılar
On the same day, elsewhere in the Arctic, scientists representing Canada, Denmark, Norway, Russia, and the United States announced a ten-year plan to prevent polar bears from going extinct. Actions include preserving polar bear habitat and working with policymakers and the public to address climate change.
scientists representing Canada, Denmark etc… = Kanada, Danimarka’yı temsil eden bilim insanları
to prevent polar bears from going extinct = kutup ayılarının yok olmasına dur demek /engellemek
Actions include preserving polar bear habitat = önlemler dahilinde / arasında kutup ayılarının doğal ortamlarının korunması
working with policymakers and the public = kanun koyucular ve kamuoyu ile birlikte çalışmak
to address climate change = İklim değişikliğini ele almak
Also this week, President Obama became the first sitting president to visit the U.S. Arctic, travelling through several Alaska cities to highlight threats posed by global warming.
Also this week = Ayrıca bu hafta
to highlight threats posed by global warming = küresel ısınmanın yarattığı / olsuturdugu tehditleri ön plana çıkarmak / belirlemek icin
But combating climate change doesn’t happen overnight, and the lack of food and habitat means polar bears are getting creative to stay alive.
But combating climate change doesn’t happen overnight = ancak iklim değişikliği ile mücadele bir gecede olmuyor
Here are four strategies polar bears are using to weather our changing planet.
Here are four strategies polar bears are using to weather our changing planet = İşte kutup ayılarının değişen gezegenimizin güçlüklerinin üstesinden gelmek için uyguladığı dört strateji
To weather = gucluk, teklike vb bir durumu atlatmak, savusturmak, tehlikeyi bertaraf etmek, tehlike atlatmak, bir sorunun başarıyla üstesinden gelmek…
Başka bir örnek: to weather the storm = zorlukların hakkından gelmek, zorluklara göğüs germek …
PUTTING LEFTOVERS ON ICE
Artıkları buzda saklamak / buza yerleştirmek
When a research team in Svalbard, a group of islands in the Norwegian Arctic, recently observed a starving polar bear eating a dolphin and burying the leftovers in the snow to save for later, it was surprising on a lot of levels.
research team = araştırma ekibi / timi
a starving polar bear = aç bir kutup ayısı
eating a dolphin and burying the leftovers in the snow = yunus balığını yeyip artıklarını kara gömmek
to save for later = daha sonraya saklamak
For one thing, polar bears generally prefer to eat seals. What’s more, scientists had never observed the predators eating this species of dolphin. And though other bear species, such as grizzlies, store food for later, sticking leftovers into what amounts to a refrigerator is unusual behavior for polar bears.
For one thing = bir kere / önce / önceden
polar bears generally prefer to eat seals = kutup ayıları genel olarak fok yemeyi tercih ediyor
What’s more = moreover, in addition, furthermore = üstelik /dahası / ayrıca / buna ek olarak
scientists had never observed the predators eating this species of dolphin = bilim insanları yırtıcıların / avcıların, bu yunus türünü yediğini daha önce hiç gözlemlememişlerdi
unusual behavior for polar bears = kutup ayıları için sıradışı bir davranış
EATING PEOPLE’S FOOD
İnsan yiyeceği yemek
Polar bears are “very opportunistic eaters,” Rode says. “They’ll eat anything, and sometimes to their detriment.”
very opportunistic eaters = çok fırsatçı yiyiciler
sometimes to their detriment = Bazen kendi zararlarına olma pahasına
That includes the food and waste that people store in their towns.
That includes the food and waste that people store in their towns = bu yiyecekler, kasabalarda yaşayanların depoladıkları gıdalar ve atıkları da içermekte
In 2014, the town of Arviat in Nunavut Territory, Canada, had to cancel regular trick- or-treating and hold Halloween indoors due to concerns that children wandering outside would be at risk of a polar bear attack.
the town of Arviat = Arviat kasabası
had to cancel regular trick- or-treating = çocukların kapıları çalıp şeker topladıkları Cadılar Bayramı’nı iptal etmek zorunda kalmıştı
trick- or-treat? = Şeker mi şaka mı?
hold Halloween indoors = Cadılar Bayramı’nı içerde kutlamak
due to concerns = kaygılar nedeniyle / endişelerden dolayı
children wandering outside = dışarıda dolaşan çocuklar
polar bear attack = kutup ayısı saldırısı
Ewins says that polar bears are going to have to keep adapting as they forage for food.
to have to keep adapting = adapte olmaya devam etmek zorunda olmak
forage = yiyecek peşinde koşma / yiyecek arama
Until climate change is a little more under control, “it’s going to be a few more decades of these problems for animals that are dependent on ice,” he says.
Until climate change is a little more under control = İklim değişikliği biraz daha kontrol altına alınana kadar
decade = onyıl
a few more decades = Bir kac onyil daha = 20-30 yıl civarı
animals that are dependent on ice = buza bağımlı hayvanlar
By Rachel A. Becker, National Geographic
National Geographic: http://news.nationalgeographic.com/
İngilizce ilişkiler ile ilgili çeviriler
12 THINGS YOU NEED TO DO IN A RELATIONSHIP
İlişkide yapmaniz gereken 12 şey
Looking for something fun and new to try out with your partner? This bucket list for couples is perfect for you! The purpose of bucket list is to help you, as a couple, to come up with a list of things you would like to achieve together. We prepared 17 things on the list to ensure you squeeze all the potential out of your relationship. Check it out!
Looking for something fun and new to try out with your partner? = eşiniz ile denemek için eğlenceli ve yeni bir şey mi arıyorsunuz?
This bucket list for couples is perfect for you! = çiftler için yapılacaklar listesi tam size göre!
bucket list = ölmeden önce yapılması gerekenler listesi
Not: Önceden izlediğim “The Bucket List” adında bir film var. Hikayesi: ölümcül hasta olan iki adam, hastanenin kanser koğuşundan kaçarlar. Ellerinde ölmeden önce yapmak istedikleri bir liste vardır ve bunu gerçekleştirmek için yola çıkarlar. Güzel bir film izlemenizi tavsiye ederim.
The purpose of bucket list = (ölmeden önce) yapılması gerekenler listesinin amacı / gayesi
as a couple = bir çift olarak
come up with = bulmak, ortaya atmak, çözüm yolu bulmak
list of things you would like to achieve together = birlikte başarmak istediğiniz şeylerin listesi
We prepared = hazirladik
Check it out = bir göz atın, bir bakın
1- HAVE A SONG THAT IS “YOUR SONG”
Bir şarkı seçin ve bu sizin şarkınız olsun
Pick a song that has a meaning to your relationship.
meaning to your relationship = ilişkiniz için anlamı olan
Not: Ayrıca aklıma gelmişken “Ellie Goulding – Your song” adli şarkısını dinlemenizi öneririm 🙂
2- CUDDLE IN BED ALL DAY
Bütün gün yatakta sarılın
Is there anything better than spending the whole day in the bed with your sweetheart? We don’t think so. Book one day in the week and spend it cuddling and watching the movies.
Sweetheart = canım, tatlım, bir tanem vs…
Book one day in the week = haftada bir gününüzü ayırın
cuddling and watching the movies = sarılarak ve film izleyerek
3- KISS IN THE RAIN
Yağmurun altında öpüşün
Sharing a kiss in the rain is the most sweet and romantic gesture. Just like in the movies!
Sharing a kiss = bir öpücüğü paylaşmak
Gesture = jest, hareket
4- WATCH THE SUNSET
Günbatımını izleyin
Take your loved one on a picnic and watch the Sunset. Create a memory that you’ll both never forget.
Take your loved one on a picnic = sevdiğinizi pikniğe götürün
Create a memory that you’ll both never forget = her ikinizinde asla unutmayacağı bir hatıra / anı oluşturun
5- HAVE A PET
Bir evcil hayvan edinin
Except daily doses of happiness, pets can help reduce stress between partners.
pets can help reduce stress between partners = Evcil hayvanlar eşler arasında stresi azaltmaya yardımcı olabilir
6- WRITE EACH OTHER LETTERS
Birbirinize mektuplar yazın
The days where letters were written on daily bases and mailed at the post office are over. Unfortunately, It’s time to bring back the ‘old school’ romance and write a romantic love letter. Don’t forget to save them! Letters can become a physical memory of your love and can last for a lifetime.
The days where letters were written on daily bases and mailed at the post office are over = Günlük olarak mektupların yazıldığı ve postahane’den yolladığı günler bitti / geride kaldı.
on daily bases = günlük olarak / günü birlik
Unfortunately = ne yazık ki, maalesef
old school = eski still yontem / modası geçmiş yöntem / klasik yontem / eski kafa
to bring back the “old school” romance = modası geçmiş romantizmi geri getirmek
romantic love letter = romantic aşk mektubu
physical memory = fiziksel hatıra / elle tutulur hatıra
7- KISS UNDERWATER
Su altında öpüşün
Some of the most romantic movies feature an underwater kiss… is there any better reason why you shouldn’t try it? It’s time for some wet kisses!
It’s time for some wet kisses! = Biraz ıslak öpücük zamanı
8- TAKE A ROAD TRIP TOGETHER
Birlikte yolculuk yapın
Choose the trip that you’ll both enjoy. Road trip is a great way to get closer to your partner.
Choose the trip that you’ll both enjoy = ikinizinde keyif alacağı bir seyahat seçin
Road trip is a great way to get closer to your partner = Seyahat eşinizle daha yakın olabilmek için harika bir yoldur.
9- HAVE THE SAME LAST NAME
Aynı soyada sahip olun
If you love and care about each other the next step in your relationship is marriage.
If you love and care about each other = Eğer birbirinizi seviyor ve önemsiyorsanız
the next step in your relationship is marriage = İlişkinizdeki bir sonraki adım evliliktir
10- GROW OLD TOGETHER
Birlikte yaşlanın
And they lived happily ever after…
And they lived happily ever after… = Ölene dek mutlu yaşadılar / onlar sonra mesutça yaşadılar
11- WRITE YOUR OWN LOVE STORY
Kendi aşk hikayenizi yazın
The best love story is your own story? Then write it down! Your kids and their kids will be able to know how their parents and grandparents fell in love. Lovely!
The best love story is your own story? = En iyi aşk hikayesi, kendi hikayeniz mi?
Then write it down! = o halde yazın!
Your kids and their kids = Sizin çocuklarınız ve onların çocukları
parents = ebeveyn, anne ve baba
grandparents = büyükbaba veya büyükanne, dede-nine
great grandparents = büyük büyükanne ve büyükbaba
12- DRESS UP TOGETHER FOR HALLOWEEN
Cadılar Bayramı için birlikte giyinin / suslenin
Dress up = şık giyinmek / giyinip süslenmek
On Halloween, fairy tales can come true… see it for yourself.
Halloween = Cadılar bayramı
Not: Çocuklar ve gençlerin türlü kıyafetler giyip ve farklı makyajlar yaparak yada maske vs takarak eğlence tertip ettikleri bir gece. (google görsellerde “halloween kıyafetleri ve makyajları” diye aratıp çok ilginç resimler görebilirsiniz.) Evlerin dışına ve içersine farklı dekarasyonlar yapıyorlar bu bayramda. Genelde çocuklar kapıların zilini çalıp şeker istiyorlar. Kapıyı açtığınızda “Trick or Treat = Şeker mi şaka mı” derler. Böylece ya şeker verirsiniz yada bir şakaya hazır olun.
fairy tales can come true = peri masalları gerçek olabilir
see it for yourself = kendiniz görün.
stayglam: http://stayglam.com/
İngilizce aşk çeviri notları ve çeviri teknikleri
WHAT IS LOVE?
Aşk nedir?
“What is love” was the most searched phrase on Google in 2012, according to the company. In an attempt to get to the bottom of the question once and for all, the Guardian has gathered writers from the fields of science, psychotherapy, literature, religion and philosophy to give their definition of the much-pondered word.
Most searched phrase = en çok aranan ifade / deyim /deyiş /cümle
according to = -e göre
In an attempt to = amacıyla / maksadıyla
get to the bottom of the question = sorunun kökenine inmek / sorunun nedenini bulup çözmek
once and for all = ilk ve son kez / son olarak
has gathered = topladı / bir araya getirdi
fields of science = bilim alanları
philosophy = Felsefe | psychotherapy = psikoterapi
literature = Edebiyat | religion = din
THE PHYSICIST: “LOVE IS CHEMISTRY”
Physicist = fizikci
“Love is chemistry” = aşk kimyadır
Biologically, love is a powerful neurological condition like hunger or thirst, only more permanent. We talk about love being blind or unconditional, in the sense that we have no control over it. But then, that is not so surprising since love is basically chemistry.
Biologically, love is a powerful neurological condition like hunger or thirst, only more permanent = biyolojik olarak, aşk açlık ya da susuzluk gibi güçlü bir nörolojik durumdur, yalnızca daha kalıcıdır.
We talk about love being blind or unconditional = aşkın gözünün kör olduğundan yada koşulsuz / karşılıksız sevgiden söz ederiz / dem vururuz.
unconditional love = Koşulsuz aşk / karşılıksız sevgi
Shakespeare’in sözünü hatırlayalım: love is blind = aşkın gözü kördür
in the sense that = bakımından / mesiyle
in the sense that we have no control over it = üzerinde hiçbir kontrole sahip olmamamız bakımından
But then = fakat öte yandan / yine de
since love is basically chemistry = aşk temelde kimya olduğundan dolayı
While lust is a temporary passionate sexual desire involving the increased release of chemicals such as testosterone and oestrogen, in true love, or attachment and bonding, the brain can release a whole set of chemicals: pheromones, dopamine, norepinephrine, serotonin, oxytocin and vasopressin.
While lust is a temporary passionate sexual desire = şehvet, geçici ve tutkulu bir cinsel istek olmasına rahmen
involving the increased release of chemicals = kimyasalların artan salınımı içeren / kapsayan
such as testosterone and oestrogen = Testosteron ve oestroge gibi
attachment = bağlılık / bağlanma /sevgi / sevgi bağı
bonding = bağlanma / bağlılık
the brain can release a whole set of chemicals: pheromones, dopamine, norepinephrine, serotonin, oxytocin and vasopressin = beyin, pheromones, dopamine, norepinephrine, serotonin, oxytocin and vasopressin gibi bütün bir dizi kimyasalları salgılayabilir
However, from an evolutionary perspective, love can be viewed as a survival tool – a mechanism we have evolved to promote long-term relationships, mutual defence and parental support of children and to promote feelings of safety and security.
However = ancak/ yine de/ fakat /buna rahmen
from an evolutionary perspective, love can be viewed as a survival tool = evrimsel bir perspektiften bakıldığında, aşk, hayatta kalma aracı olarak görülebilir
– a mechanism we have evolved to promote long-term relationships = uzun vadeli ilişkiler geliştirmek için zaman içinde evrimleştiğimiz bir mekanizma
– Jim Al-Khalili is a theoretical physicist and science writer –
THE PHILOSOPHER: “LOVE IS A PASSIONATE COMMITMENT”
Filozof / felsefeci: Aşk tutkulu bir bağlılıktır
The answer remains elusive in part because love is not one thing. Love for parents, partners, children, country, neighbour, God and so on all have different qualities. Each has its variants – blind, one-sided, tragic, steadfast, fickle, reciprocated, misguided, unconditional. At its best, however, all love is a kind a passionate commitment that we nurture and develop, even though it usually arrives in our lives unbidden. That’s why it is more than just a powerful feeling. Without the commitment, it is mere infatuation. Without the passion, it is mere dedication. Without nurturing, even the best can wither and die.
– Julian Baggini is a philosopher and writer –
The answer remains elusive in part because love is not one thing = aşk tek bir şey olmadığı için, cevabı kısmen belirsiz kalır
Love for parents, partners, children, country, neighbour, God and so on all have different qualities = Aşk, ebeveynler, eşler, çocuklar, ülke, komşu, Tanrı ve buna benzer hepsi için, farklı özelliklere / niteliklere sahiptir
Each has its variants = Her birinin türevleri / varyasyonları /çeşitleri vardır
blind, one-sided, tragic, steadfast, fickle, reciprocated, misguided, unconditional = Kör, tek taraflı, trajik, kararlı, kararsız, karşılıklı, yanlış yada sapıkça, koşulsuz
all love is a kind a passionate commitment = aşk büsbütün / tamamıyla bir nevi tutkulu bir bağlılıktır / adanmışlıktır
nurture and develop = beslemek ve geliştirmek
even though it usually arrives in our lives unbidden = genellikle hayatımıza davetsiz geliyor olmasına rağmen
That’s why it is more than just a powerful feeling = bu nedenle sadece güçlü bir duygudan daha fazladır
Without the commitment = bağlılık olmaksızın
Infatuation = delicesine aşık olma / sevdalanma
even the best can wither and die = en iyisi bile solar ve ölebilir
theguardian: https://www.theguardian.com
İngilizce sağlık çeviri notları
THE HEALTH BENEFITS OF WATER
Suyun Sağlığa Faydaları
Did you know that your body weight is approximately 60 percent water? Your body uses water in all its cells, organs, and tissues to help regulate its temperature and maintain other bodily functions.
Did you know that your body weight is approximately 60 percent water? = Vücut ağırlığınızın yüzde 60 oranında su olduğunu biliyormuydunuz?
Your body uses water in all its cells, organs, and tissues to help regulate its temperature and maintain other bodily functions. = Vücudunuz, kendi ısısını düzenlemek ve vücut fonksiyonlarını sürdürmek için tüm hücreler, organlar ve dokularda su kullanır.
Because your body loses water through breathing, sweating, and digestion, it’s important to rehydrate by drinking fluids and eating foods that contain water.
Because your body loses water through breathing, sweating, and digestion, it’s important to rehydrate by drinking fluids and eating foods that contain water. = Çünkü vücudunuz nefes alma, terleme ve sindirim yoluyla şu kaybeder, su içeren besinler yiyerek ve sıvı tüketerek vücuda tekrar su sağlamak/ kazandırmak önemlidir.
Rehydrate = Su kaybı durumunda, vücudun tekrar su kazanması/ sağlaması
Dehydrate = Vucudun su kaybetmesi
Örnek cümleler:
I drink a lot of water yet still feel dehydrated.
Çok su içiyorum ama kendimi susuz kalmış hissediyorum.
I feel very dehydrated, no matter how much I drink.
Ne kadar içersem içeyim, Kendimi çok susuz kalmış hissediyorumum.
The amount of water you need depends on a variety of factors, including the climate you live in, how physically active you are, and whether you’re experiencing an illness or have any other health problems.
The amount of water you need = ihtiyacınız olan su miktarı
depends on a variety of factors = çeşitli faktörlere / etkenlere bağlıdır
including the climate, you live in = yaşadığınız iklim de dahil olmak üzere
how physically active you are = fiziksel olarak ne kadar aktifsiniz
health problems = sağlık sorunları
WATER PROTECTS YOUR TISSUES, SPINAL CORD, AND JOINTS
Su Sizin Dokularınizi, Omurilik ve Eklemlerinizi Korur
Water does more than just quench your thirst and regulate your body’s temperature; it also keeps the tissues in your body moist.
Water does more than just quench your thirst and regulate your body’s temperature; = Su sadece sizin susuzluğunuzu gidermek ve vücudun ısısını düzenlemekten daha fazlasını yapar.
it also keeps the tissues in your body moist = aynı zamanda vücudunuzdaki dokuları nemli tutar.
You know how it feels when your eyes, nose, or mouth gets dry? Keeping your body hydrated helps it retain optimum levels of moisture in these sensitive areas, as well as in the blood, bones, and the brain. In addition, water helps protect the spinal cord, and it acts as a lubricant and cushion for your joints.
retain optimum levels of moisture = nemi optimum düzeyde korumak / muhafaza etmek
blood, bones, and the brain = Kan, kemikler ve beyin
In addition = ayrıca,ek olarak, buna ek olarak
it acts as a lubricant and cushion for your joints. =
Su eklemleriniz için yastık ve yağlama görevi görür.
everydayhealth: http://everydayhealth.com/
İngilizce uzay çeviri notları ve teknikleri
TIM PEAKE GETS READY TO RETURN TO EARTH FROM SPACE
Tim Peake uzaydan Dünya’ya dönmek için hazırlanıyor.
British astronaut Major Tim Peake is preparing to return to Earth after his six-month mission to the International Space Station (ISS).
Britanyalı / İngiliz astronot Binbaşı Tim Peake Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS)’de yaptığı altı aylık görevden sonra Dünya’ya geri dönmek için hazırlanıyor.
British = Britanyalı , İngiliz
The British = Britanyalılar / “The” ile çoğul (plural) anlamda kullanılıyor
The 44-year-old and two colleagues US astronaut Timothy Kopra and Russian cosmonaut Yuri Malenchenko will board a Soyuz capsule which will land in Kazakhstan on Saturday.
44 yasındaki Team Peake ve iki arkadaşı ABD’li astronot Tim Köpra ve Rus kozmonot Yuri Malenchenko Cumartesi günü Kazakistan’a inecek olan Soyuz uzay aracına / kapsülüne binecekler.
Spacecraft = uzay aracı
Capsule = uzay aracının bir parçası / bir bölümü
TIM PEAKE RETURNS TO EARTH AFTER SIX MONTHS IN SPACE
Tim Peake uzayda altı ay kaldıkdan sonra dünyaya geri döndü.
British astronaut Major Tim Peake said his return to earth was the “best ride I’ve been on ever” after making a safe landing from the International Space Station.
best ride I’ve been on ever = yaptığım en iyi yolculuktu
International Space Station = Uluslararası Uzay istasyonu
after making a safe landing = güvenli bir iniş yaptıktan sonra
He has been greeted by crowds of journalists and a worldwide welcome home as he touched down in Kazakhstan.
greeted by crowds of journalists = çok sayıda gazeteci tarafından karşılandı
worldwide welcome = dünya çapında karşılama
touched down = yere inmek
TIM PEAKE: IT FEELS FANTASTIC TO BE BACK ON EARTH
Tim Peake: Dünyaya geri dönmek harika/muhteşem bir duygu/ his.
“It feels fantastic” to be back on Earth, said British astronaut Tim Peake as he arrived in Karaganda.
After returning to Earth in the Soyuz capsule, Major Peake, along with American Nasa astronaut Colonel Tim Kopra and Russian cosmonaut Yuri Malenchenko, were flown by helicopter to the Kazakh city where they were given gifts of bread and salt and a traditional Kazakh hat.
After returning to Earth in the Soyuz capsule = Soyuz kapsülünde Dünya’ya döndükten sonra
along with American Nasa astronaut Colonel Tim Kopra and Russian cosmonaut Yuri Malenchenko = Amerikan Nasa astronot Albay Tim Köpra ve Rus kozmonot Yuri Malenchenko ile birlikte / ile beraber
were flown by helicopter to the Kazakh city = helikopterle kazak şehrine götürüldüler / uçtular
TIM PEAKE PHONES HOME AFTER MAKING SAFE RETURN
Tim Peake güvenli dönüş yaptıktan sonra telefonla evi aradı.
One of Major Tim Peake’s first acts after returning safely to land was to phone his family, the European Space Agency has revealed.
One of Major Tim Peake’s first acts = Binbaşı Tim Peake’in ilk işlerden biri / eylemlerinden biri
To phone someone = birine telefon etmek
the European Space Agency has revealed = Avrupa Uzay Ajansı açıkladı
It shared a photograph of the British astronaut smiling during the call home.
It shared a photograph of the British astronaut = İngiliz astronot’un bir fotoğrafını paylaştı
It = the European Space Agency / özneyi tekrar etmemek için bu şekilde kullanılmış.
meanwhile, Major Peake’s parents were pictured watching on proudly as the Briton returned after six months in space.
Meanwhile = o esnada, o sırada, bu arada
watching on proudly = iftiharla / gururla izlerken
“BEST RIDE I’VE BEEN ON EVER” SAYS TIM PEAKE OF SPACE RETURN
British astronaut Tim Peake smiled broadly and said he was feeling “very good” after he was safely removed from the Soyuz capsule following a dramatic return to earth.
after he was safely removed from the Soyuz capsule = güvenli bir şekilde, Soyuz kapsülünden çıkarıldıktan sonra
following a dramatic return to earth = heyecanlı /etkileyici dunayaya dönüşünün / sonrasında
“It was incredible. Best ride I’ve been on ever,” he told waiting journalists after a textbook landing on the Kazakh steppe.
told waiting journalists = bekleyen gazetecilere söyledi / anlattı
“I’m just truly elated. The smells of the Earth are so strong. It’s just wonderful to feel the fresh air. I’m looking forward to seeing the family now.”
“Büyülenmiş durumdayım. Dünya’nın kokusu çok güçlü. Temiz havayı hissetmek harika bir şey / tek kelimeyle muhteşem. Şimdi ailemi görmeyi dört gözle bekliyorum”
look forward to seeing = görmeyi dört gözle beklemek / görmek için sabırsızlanmak
I am looking forward to seeing you = Seni görmeyi dört gözle bekliyorum.
He added that spending 186 days on the International Space Station was “life changing” experience” but he was looking forward to a “pizza and cold beer”.
Major Peake is currently being checked over by medical staff to ensure he suffered no injuries in the descent.
Currently = şu anda / halen
life changing experience = insanın yaşamını değiştiren bir deneyimdir
medical staff = sağlık personeli / sağlık görevlisi
to ensure he suffered no injuries in the descent = iniş esnasında yaralanma olmadığından emin olmak için
İngilizce cinayet ve siayaset çeviri notları
LABOUR MP JO COX DIES AFTER BEING SHOT AND STABBED
İşçi Partili milletvekili Jo Cox uğradığı silahlı ve bıçaklı saldırının ardından hayatını kaybetti.
The Labour MP Jo Cox has died after being shot and stabbed multiple times following a constituency meeting. Armed officers responded to the attack near a library in Birstall, West Yorkshire, on Thursday afternoon. A 52-year-old man was arrested in the area, police confirmed. The suspect was named locally as Tommy Mair.
MP = Member of Parliament = Milletvekili
following a constituency meeting = seçim bölgesinde düzenlediği bir toplantının ardından
being shot and stabbed multiple times = vurulduktan ve defalarca bıçaklandıktan sonra
Armed officers = silahlı polis memurları
Police added that Cox, 41, the MP for Batley and Spen, had suffered serious injuries and was pronounced dead at 1.48pm on Thursday by a doctor with paramedics at the scene.
suffered serious injuries = ciddi anlamda yaralı olmak
was pronounced dead = öldüğü açıklandı
at the scene = olay yerinde
The guardian: http://www.theguardian.com/uk
THE HUSBAND OF MURDERED MP JO COX HAS CALLED ON PEOPLE TO “FIGHT AGAINST THE HATRED THAT KILLED HER”
Öldürülen milletvekili Jo Cox’un kocası insanlara “Onu öldüren nefrete karşı mücadele” çağrısında bulundu.
In a statement, Brendan Cox said: “Today is the beginning of a new chapter in our lives. More difficult, more painful, less joyful, less full of love.
Yaptığı açıklamada Brendan Cox “Bugün hayatımızda yeni bir bölümün başlangıcı. Daha zor, daha acı dolu, daha az neşeli, daha az sevgi dolu”.
EU REFERENDUM CAMPAIGNS SUSPENDED AFTER DEATH OF LABOUR MP JO COX
İşçi partili milletvekili Jo Cox ‘un ölümünden sonra Avrupa birliliği kampanyaları askıya alındı.
EU = European Union = Avrupa Birliği
Both Britain Stronger in Europe and Vote Leave confirmed that they were suspending all campaigning activity in the wake of the brutal killing of the Labour MP in her constituency.
Britain Stronger in Europe = Britanya Avrupa’da Daha Güçlü = İngiltere’nin AB üyeliğinin devam etmesini isteyen ve bu yönde kampanya yapan siyasi organizasyon
Vote Leave = Ayrılmak için oy ver = İngiltere’nin AB üyeliğinden ayrilmasi taraftari olan ve bu yönde kampanya yapan siyasi organizasyon.
suspending all campaigning activity = Tüm kampanya faaliyetlerini askıya alınması.
Independent: http://www.independent.co.uk/
TRIBUTES HAVE BEEN PAID AROUND THE WORLD TO LABOUR MP JO COX, WHO DIED AFTER BEING SHOT AND STABBED
Tributes have been paid around the world = Dünyanın dört bir yanından taziye mesajlarının geliyor olması.
Tribute = iltifat, övgü
to a pay tribute to someone = birine minnettarlık, takdir hislerini ifade etmek
Mrs Cox’s husband said the mother of two had fought for “a better world”.
mother of two = iki çocuk annesi
fight for “a better world” = daha iyi bir dünya için mücadele etmek
BBC : http://www.bbc.co.uk
İngilizce spor ile ilgili çeviri notları
BOXING LEGEND MUHAMMAD ALI DIES AT 74
Boks efsanesi Muhammad Ali 74 yaşında hayatını kaybetti.
Boxing legend Muhammad Ali – one of the world’s greatest sporting figures – has died at the age of 74.
Dünyanın en büyük spor figürlerinden biri olan boks efsanesi Muhammad Ali, 74 yaşında hayatını kaybetti.
The former world heavyweight champion died late on Friday at a hospital in the US city of Phoenix, Arizona, having been admitted on Thursday.
The former world heavyweight champion = Eski dünya ağır sıklet şampiyonu
He had been suffering from a respiratory illness, a condition that was complicated by Parkinson’s disease.
suffering from a respiratory illness = solunum bozukluğundan rahatsız olmak
Parkinson’s disease = Parkinson hastalığı
Ali’s funeral will take place in his hometown of Louisville, Kentucky, said his family.
Ailesi “Ali’nin cenazesi memleketi olan Louisville, Kentucky’de gerçekleşecek” dedi.
BBC: http://www.bbc.co.uk
“After a 32-year battle with Parkinson’s disease, Muhammad Ali has passed away at the age of 74. The three-time World Heavyweight Champion boxer died this evening,” family spokesperson Bob Gunnell told HollywoodLife.com.
battle with Parkinson’s disease = Parkinson hastalığı ile mücadele etmek
passed away = Vefat etti
family spokesperson = aile sözcüsü, aile adına konuşma yapan kişi
hollywoodlife: http://hollywoodlife.com
Hundreds of people lined the streets in Louisville, Kentucky, on Friday to say farewell to their hero, the late great boxer Muhammad Ali. A hearse carried his body through the city, passing landmarks such as his boyhood home on the west end, traditionally an African American section of town, and the Muhammad Ali Center, a museum in the center of Louisville. The procession eventually stopped at Cave Hill National Cemetery for a private burial.
hundreds of people lined the streets = yüzlerce insan sokaklara döküldü /sokakları doldurdu
to say farewell to their hero = kahramanlarına veda etmek için
the late great boxer Muhammad Ali = merhum büyük boksör Muhammad Ali
late; genel olarak, “geç, gecikmiş, son zamanlarda” gibi anlamlarda kullanılır ama burda “merhum, ölen kişi” anlamında kullanılmış.
Hearse = cenaze arabası
burial = gömme, defin işlemi, toprağa verme
lay someone to rest = cenazeyi toprağa vermek, son yolculuğuna uğurlamak
theguardian : https://www.theguardian.com
Son notlar ve Tavsiyeler
Evet, uzun ve rehber niteliğindeki İngilizceden Türkçeye çeviri, İngilizce çeviri örnekleri ve İngilizce çeviri teknikleri yazımızın sonuna geliyoruz. Bu son kısımda sizlere çeviri ile ilgili bazı ücretsiz faydalanabileceğiniz kaynakları tavsiye edeceğim. Bu kaynakların aklınıza takılan, İngilizceden Türkçeye çeviri nasıl yapılır ya da Türkçeden İngilizceye çeviri nasıl yapılır gibi sorulara yanıt olacağını düşünüyorum.
1: Öncelikle sizlere kendi sitemizin youtube kanalını tavsiye ederim. Kanalda genelde çok farklı dillerde sözleri Türkçeleriyle birlikte müzik eşliğinde izleyip, not alabilirsiniz. Birçok kişi İngilizce çeviri teknikleri video diyerek Google’da arama yapmakta. Yararlı olur diye umuyorum ve şuraya kanalın linkini bırakıyorum.
2: Diğer bir kaynak ise İngilizce güzel sözleri ve Türkçe anlamlarını derleyip PDF haline getirdim. Güzel sözler ve çevirileri, İngilizce çeviri teknikleri pdf e-kitabını ücretsiz idirmek için aşağıya linkini bırakıyorum. Ayrıca, İngilizce çeviri teknikleri ekşi sözlük üzerinden insanların paylaşımlarına bakabilirsiniz. Buna ek olarak İngilizce çeviri siteleri için en gelişmiş ve en doğru kaynak için tureng webistesini tavsiye ederim.
3: Diğer faydalı olan araçlar: sizlerinde bildiği gibi bir çok İngilizce çeviri programı var ama genelde başarısızlar. Bir çoğumuz iyi ve kaliteli çeviri yapan İngilizce Türkçe çeviri programı arıyoruz ve aynı zamanda İngilizce çeviri programı sesli olsun istiyoruz ki telaffuz konusunda kendimizi geliştirelim. Her ne kadar yüzde yüz başarılı olmasa da benim İngilizce çeviri programı tavsiyem kesinlikle Google çeviri programıdır (Google Translate). Çeviride ve sesli çeviride diğerlerine göre çok ama çok başarılı. Google’ın İngilizce Türkçe çeviri programı kullanımı hakkında detaylı bir yazı yazdım. Bilgisayarınızda ve mobil telefonlarda en etkili ve yararlı olarak nasıl kullanılır adım adım anlattım. Yazıyı okumak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz
Uzun ve rehber niteliğindeki İngilizce çeviri teknikleri, İngilizce çeviri örnekleri yazımızın sonuna geldik. Umarım faydalanmısınızdır. Sevgiyle kalın.